İş günü boyunca topuklu ayakkabı giymek hadi neyse, arada ayakkabıdan hafifçe çıkarıp dinlendirirsin ayağını ama çıkışta iş yemeğine ya da bir kokteyle katılmak gerekiyorsa… O zaman işkence başlar.
Aman ne büyük acıdır o. Önce hafif bir sızı duyar insan, sonra aniden geliveren ve şiddeti gittikçe artan ağrılar saplanır bacağın hemen her bölgesine ve ayak başparmağından başlayıp tüm parmaklarına yayılan bir hissizlik ile ne konuşulandan bir şey anlarsın, ne de yediğin içtiğinden. Sonunda ayakkabının topuğu, ökçenden çıkmış bir organ şeklini alır; sanki öyle doğmuşsunuzdur.
Topuklu ayakkabı giyen ilk kişi Catherine de Medicis olmuş. Bir dük ile evlenecek olan Catherine’nin boyu ne yazık ki düğünün düşünülen görkemi kadar görkemli değilmiş. Catherine’nin kısa boyuna çare, Leonardo da Vinci’den gelmiş: Topuklu ayakkabı.
Çalışma hayatına uygun giyinmenin bildik eski tarzı yerini hızla daha özgün, renkli ve farklı tarzlara bıraksa da, topuklu ayakkabı egemenliğini hala sürdürmeye devam ediyor.
Topuğun daha feminen bir görünüm verdiği bir gerçek. Ayrıca giyilen kıyafeti de daha hoş ve estetik gösteriyor. Bacak boyu uzunluğu eteği de pantolonu da daha şık yapıyor, kıyafetin hakkını veriyor. Blucin pantolon gibi gündelik hayata daha uygun görünen bir giysiyi bile neredeyse abiye haline dönüştürüveriyor.
Topuğun iş hayatındaki yeri sadece estetik değil; psikolojik yanları da var. Günümüzde kadınlar da erkekler kadar çalışma hayatının tam merkezinde olsalar da, erkeklerin iş hayatına daha önce başlamış olmalarından kaynaklanan bir egemenlikleri söz konusu. Çok keskin olmasa da, topuk, iş yaşamında kadına daha eşit ve güvenli bir yürüyüş kazandırıyor gibi.
Topuklu ayakkabıyla yürümenin ayakkabı ve topuk şekline göre katlanarak artan zorluk dereceleri var. En rahatı dolgu topuklu olanlar; hele ki ayak ucunda da platformu varsa. Bırakın yürümeyi, dengeyi iyi sağlamak şartıyla seksek bile oynanabilir. Dikkat edilmesi gerekilen tek nokta, ayakkabının bir yana yatıp bileği incitmesine neden olabilecek, minik zemin eğimleri ve pürüzleri.
İkinci sırayı kalın topuklu olanlar alıyor. Denge açısından kolaylık sağlasalar da topuk yükseldikçe parmak ucuyla topuk arasındaki gerilme ağrılara neden oluyor.
Zorluk derecesinde üçüncü sıra ince topuklularda. Topuk inceldikçe ve yüksekliği arttıkça, olay cambazlık sınırlarını ciddi ciddi zorlamaya başlıyor.
Üzerinde durabildiğimiz her saniye “aferin” almamız gerekenler ise topuğu ince ve yüksek , burnu ise sipsivri olanlar. Giydikten kısa bir süre sonra sorduğumuz “bunu kendime neden yapıyorum?” sorusu ise yüzyıllardır cevapsız kaldığı gibi yüzyıllarca cevapsız kalmaya da mahkum.
Peki topuklu ayakkabı giydiğimizde yürüyüş, ayakta duruş ve merdiven çıkış ipuçları var mı? Var elbette. Öncelikle yürüyüş, en önemlisi o.
Topuklularla yürümek
Topuklularla yürümek belli bir alışkanlığı gerektirir. Buna alışmamış kadınlarda yürüyüş hem kişinin kendi, hem de onu seyredenler açışından kabusa dönüşebilir. Bir kadının askeri tatbikattaymış gibi yürüdüğünü düşünün! Daha itici bir sahne olamaz değil mi?
Öğrenilmesi gereken ilk şey; dik durmak. Boynunuzda muhteşem bir kolye hayal edin. Kolyenizi ön plana çıkarabilmek için refleks olarak dikleştiğinizi fark edeceksiniz. Dik duruş zarif görünmenin ilk sırrıdır.
Çok mecbur kalmadıkça üzerinde rahat edemeyeceğiniz topuk biçimleri ve yükseklikleri giymeyin. Öncelikle topuklarınıza güvenin, kırılmalarından korkmayın ve yürürken onlara düz ayakkabılarla olduğu gibi ağırlığınızı tam olarak verin. Topuklarınızın bacak ve omurganızla aynı hizada olmasına çalışın. Emin adımlarla yürüyün, hep ileri ve yukarı doğru bakın.
Sert ve kısa adımlar atmayın, sarsıntılı bir görünüm sergilersiniz. Çok yavaş ve ayaklarınızı sürüyerek de yürümeyin. Kafanızda bir çizgi belirleyin ve ipte yürüyen bir cambaz olduğunuzu hayal edin. Ayağınızı yere koyarken bir anda tüm tabanınızla basmayın; önce parmaklarınızı basın sonra tabanınızı.
Ofisinizde merdiven varsa şanslısınız. Merdiven çıkmak pek sevilmeyen ve tercih edilmeyen bir külfet gibi görülse de çok yararlı olduğunu bilmekte fayda var! İnerken, dik durun ve mümkün olduğunca ayaklarınıza bakmayın. Vücudunuzun ağırlığını bacaklarınıza ve dizlerinize vermeyin, kalça kaslarınızı çalıştıracak şekilde ayarlayın. Çıkarken ise her basamakta durup terazi hareketi yapmayın. Sistemli bir şekilde ara vermeden ve dik olarak adım atın.
Ayaklarda kara sular
Ayakta durmak oldukça yorucudur; bundan mümkün olduğunca kaçınmaya çalışın. Mecbursanız, tek bacağınızı havaya kaldırıp diğer bacağınızın üzerinde kendinizi dengeleme hareketi yapmayın; bu da oldukça zararlıdır. Bacaklarınızı birbirine paralel olacak şekilde tutun ve dik durun.
Rahatlamak için belli belirsiz olmak üzere ayaklarınızın önüne doğru ağırlık vererek eğilin. Topuklarınız ve sırtınız rahatlayacaktır. Eğer ayakta bekleme süreniz uzuyorsa etrafa bakma bahanesiyle birkaç adım atın. Bir kokteyldeyseniz, sık sık yer değiştirerek bacaklarınızı dinlendirin.
Topuğa devam!
Çoğumuz ofiste topuksuz ayakkabı bulundurmaya başladık. Toplantı saati veya müşteri ziyareti sırasında ayakkabı değiştirip, güne giden annelerimizin poşette ayakkabı taşıması ile eşdeğer bir çözüm ürettik. Hafta sonu veya işimizin fazlaca şıklık gerektirmeyen günlerinde ayaklarımızı dinledirip, diğer günlerde tüm zorluklarına rağmen topuk giymeye devam edeceğiz. Kaçış yok.