Kablolar, dünyayı evlerimize getiren, sevdiklerimizle ve dünyayla iletişimimizi sağlayan en güçlü bağlar olmuş durumda. Kanımız uzun yıllardır damarlarımızdan değil de kablolarımızdan akıyor sanki.
Kablolar da bu önemlerinin farkında. Gerçi kablosuz ağlar bu egemenliklerini sarsıntıya uğratmış olsa da daha bir kaç zaman hayatımızda olacaklarından eminler. O yüzden de şu yaşadığımız mekanlara verdikleri görüntü kirliliğini renklenerek, özel mekanizmaların içine dolanıp gerektiğinde uzayıp, gerektiğinde kısalarak gidermeye çalışıyorlar. Ama yine de göz zevkimizi tırmalıyorlar. Hem olsunlar hem de ortalıkta görünmesinler istiyoruz.
Bu konuya takılan bazıları çok güzel yaratıcı çözümler bulmuş. Çözümün çıkış noktası ise sanat…
Camdan bakmaya gerek yok, çek bir koltuk duvara karşı…
Duvarlarımdan ağaçlar çıktı, aman sulamayın!
Louis’ler dönemini seviyorum.
Oyun oynarken sesler daha gür, ateş!